Bazı duygular yaşanır ama tamamlanmaz.
Bir olay olur, bir cümle söylenir ya da bir an geçer; bedende bir iz bırakır fakat zihinde net bir karşılık bulamaz. Günler sonra bile o ana döndüğümüzde, his hâlâ oradadır. Tanıdık ama belirsiz. İşte çoğu zaman bu duruma “içimde kaldı” deriz.
Günlük dilde sıkça kullandığımız bu ifade, aslında oldukça karmaşık bir psikolojik sürece işaret eder. Çünkü bir duygunun “içimizde kalması”, onu bastırmamızdan çok; henüz zihinsel olarak tamamlayamamış olmamızla ilgilidir.
Psikoloji bilimi, duyguların yalnızca hissedilerek sona ermediğini söyler. Bir duygunun düzenlenebilmesi için fark edilmesi, ayrıştırılması ve zihinsel haritaya eklenmesi gerekir. Bu süreç gerçekleşmediğinde, duygu bedensel düzeyde varlığını sürdürürken bilişsel düzeyde yerini alamaz.
Bu nedenle “içimde kaldı” hissi, çoğu zaman çözümlenmemiş bir deneyimin yankısıdır.
Duygular Neden Tamamlanamaz?
Bir duygunun tamamlanabilmesi için üç temel aşama gerekir:
- Duygusal farkındalık – Bir şey hissedildiğinin ayırt edilmesi
- Ayrımlaştırma – Hissedilen şeyin diğer duygulardan ayrılması
- Adlandırma – Deneyimin bir kavramla eşleştirilmesi
Araştırmalar, bu aşamalardan biri eksik kaldığında duygunun “askıda” kalabildiğini gösteriyor. Yani kişi duyguyu bastırmasa bile, neyle karşı karşıya olduğunu netleştiremediğinde duygu düzenleme süreci başlayamıyor.
Özellikle yoğun stres, zaman baskısı, performans beklentisi ve sürekli işlevsel kalma zorunluluğu altında, zihnin duygulara ayırdığı alan daralıyor. Böyle durumlarda kişi hisseder ama anlamlandıramaz. Bedende bir hareketlenme olur; ancak zihin bu sinyalleri bütüncül bir duyguya dönüştüremez.
Bu da geriye şu hissi bırakır:
“Bir şey oldu ama tam olarak ne yaşadığımı bilmiyorum.”
Bastırmak mı, Anlamlandıramamak mı?
“Içimde kaldı” hissi çoğu zaman bastırmayla karıştırılır. Oysa bu ikisi aynı şey değildir.
Bastırma, duygunun bilinçli olarak reddedilmesi ya da görmezden gelinmesidir.
İçimizde kalan duygular ise genellikle bastırılmamıştır; aksine hissedilmiştir. Ancak bu his, zihinsel bir çerçeveye oturtulamamıştır.
DergiPark’ta yayımlanan güncel çalışmalar, duygusal farkındalığı düşük bireylerin “hissetmediklerini” değil, hissettiklerini ayırt edemediklerini ortaya koyuyor. Bu kişiler çoğu zaman bedensel belirtileri fark ederken, duygusal içeriği tanımlamakta zorlanıyor.
Bu durum, duygunun yokluğuna değil; dilinin henüz oluşmamış olmasına işaret eder.
Belki de içimizde kalan şey, bastırdığımız bir duygu değil;
henüz kendine kelime bulamamış bir deneyimdir.
Duygular Bedende Nasıl Kalır?
Nörobilimsel çalışmalar, duyguların yalnızca zihinsel değil aynı zamanda bedensel süreçler olduğunu gösteriyor. Duygu fark edilip adlandırılmadığında, sinir sistemi düzeyinde “tamamlanmamış” bir döngü oluşabiliyor.
Bu da şu deneyimlere yol açabiliyor:
- açıklanamayan huzursuzluk,
- tekrar eden bedensel gerginlik,
- belirli anlara takılı kalma hissi,
- benzer durumlarda aşırı tetiklenme.
Burada önemli olan nokta şudur:
Duygu, çözümlenmediği için değil; tanınmadığı için kalıcı hale gelir.
Bilim Ne Diyor?
Duyguların adlandırılmasıyla ilgili yapılan güncel araştırmalar, bu sürecin duygu düzenleme mekanizmalarını doğrudan etkilediğini gösteriyor. Preece ve arkadaşlarının (2023) çalışmasına göre, duygular bilinçli olarak isimlendirilmediğinde beynin düzenleyici sistemleri yeterince devreye giremiyor.
Harvard Business Review’da yayımlanan benzer çalışmalar da, duygularını daha net ayırt edebilen bireylerin stresle daha sağlıklı başa çıktığını ortaya koyuyor. Ancak bu becerinin doğuştan sabit olmadığı; öğrenilebilir ve geliştirilebilir olduğu özellikle vurgulanıyor.
Araştırmalardan Çıkanlar
- Duyguyu çözmek, onu tanımaktan sonra gelir
- Adlandırma süreci, düzenlemenin başlangıcıdır
- Bedensel sinyaller, çoğu zaman duygunun öncüsüdür
- Duygular yaşandığı anda değil, sonrasında da anlamlandırılabilir
Gündelik Hayata Dair Bir Çerçeve
Bir duygunun içimizde kalması, onunla ilgili “yanlış” bir şey yaptığımız anlamına gelmez. Bazı deneyimler, yaşandıkları anda değil; geriye dönüp bakıldığında şekil kazanır.
Bu nedenle her duygudan hemen bir sonuç çıkarmak gerekmez.
Bazı duygular, yalnızca fark edilmek ister.
Zihnin hızına uymayan her duygu eksik değildir;
bazıları yalnızca zamana ihtiyaç duyar.
Burada Durup Düşünmek Mümkün
Duygular her zaman çözülmek zorunda değildir.
Bazıları, tanınana kadar bekler.
Kaynaklar
- Preece, D. A., et al. (2023). Emotional awareness and emotion regulation. DergiPark.
- Barrett, L. F. (2021). How Emotions Are Made. Houghton Mifflin Harcourt.
- Harvard Business Review (2022). Why labeling emotions matters.
- Yılmaz, S., & ark. (2023). Duygusal farkındalık ve bedensel süreçler. DergiPark.


Yorum bırakın